Sancılı toplum

01.01.2021 00:00

Toplumdaki sancılar ekonomik sancıların varlığından kaynaklanır.

Ekonomik sancı var ki, toplum sancılı.

Ülkemiz önemli sorunlarla karşı karşıya.

Bir kısmı da iç nedenlerden, önemli bir kısmı da iç dış nedenlerden kaynaklanıyor.

İşin özü küreselleşmedir.

Yoksulluk, yasa dışılık ve yolsuzlukla mücadele edeceğini söyleyerek iktidara gelenler, yoksulluğu, gelir dağılımı adaletsizliğini, yasa dışılığı ve yolsuzluğu arttırdı.

Ülkemizde milli gelirin yüzde seksen biri nüfusun yüzde onu tarafından kontrol edilirken, nüfusun yüzde doksanı milli gelirin yüzde on dokuzunu kontrol ediyor.

Çalışan sayısı azalıyor, Her yıl ortalama bir milyon insanımız çalışma yaşına giriyor, istihdam yaratılamıyor, gayrı resmi on bir milyon işsiz varken işsiz sayısı dört buçuk milyon diye açıklanıyor. Dış borç artmış, ödemeler dengesi açığı almış başını gidiyor, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde altmışlarda. İşsizlik oranı resmi verilere göre yüzde on üçlerde görünüyor ama gerçek işsizlik çok yüksek.

Ama "Ekonomi uçuyor, 2020 yılını ne iyi durumda kapatacağız ."Diye açıklama yapılıyor.

2019 yılına kadar 240 kamu iktisadi teşebbüsü fabrikanın 168'i çoğunluğu yabancı şirketlere olmak üzere satıldı ve önemli bir kısmı da çalıştırılmıyor.

Bunlar toplumda ekonomik ve sosyal sancılara neden oluyor.

Toplum sanıcılı bir toplum haline geliyor.

Sancı bir bakıma iyidir.

Zira her sancının sonunda ya doğum yaptıran ebe veya doktor çocuğu sakat bırakacak bir hata yapmazsa, nur topu gibi bir erkek (demokrasi), ya da güzeller güzeli bir kız(adalet) çocuğu dünyaya gelir.

Ülkemizdeki sorunlarda mutlaka olumlu sonuçlanacaktır.

Sorunların olumlu sonuçlanması, başta ana muhalefet partisi olmak üzere muhalefetteki partilerin iktidara karşı nasıl bir davranışta bulunacaklarına, sorunların çözümünde nasıl bir yol izleyeceklerine bağlı.

Mustafa Kemal Atatürk 1919 yılında başlayan kurtuluş savaşında ülkenin kurtuluşu için politikasını şunlar üzerine kurmuş ve uygulamıştır:

"Milli Hâkimiyet."

"Tam bağımsızlık."

"Milli sınır."

Küreselleşme bu gün ülkemiz tamamı ile kuşatmıştır.

Türkiye Tansu Çiller'in Başbakanlığı zamanında Kasım 1995 tarihinde 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren, Avrupa Birliği ile "Gümrük Birliği Antlaşması" yaptı.

Bu antlaşmanın Türkiye ekonomisine zararı yüz milyarlarca dolar oldu halen de olmaya devam ediyor.

Tarımın çökertilesi, hayvancılığın yok edilmesi, sanayileşmede bir türlü önemli adımların atılamaması, özelleştirme başlığı altında cumhuriyetin ekonomik değeri olan neredeyse bütün kurumların satılması küreselleşmenin sonucudur.

Ham maddesi tarıma dayalı olan Sümer Bank, şeker fabrikaları, tekel fabrikalarının satışı, hem sanayi de hem de tarımda önemli kayıplara yol açmıştır.

Tarımda ülkenin çiftçisinin desteklenmesi yerine, tarımsal ürün ithalatı yolu tercih edilerek yabancı ülkenin çiftçilerine destek verir duruma düşülmüştür.

Çitçinin borçları yapılandırılmamış, tarlasına, traktörüne icra el koyarak satışa çıkarmaya başlamıştır.

Parlamenter demokrasiden tek adam yönetimine geçiş, güçler ayrılığı ilkesinin, güçler birliği ilkesine dönüştürülmesi adaletin ve demokrasinin yara almasına neden olmuştur.

Toplumun kutsal değeri olan İslâm Dinin siyasallaştırılması, eğitimin dinselleştirilmesi, tamamı ile yozlaştırılması, adalet, demokrasi ve liyakatin göz ardı edilmesi toplumdaki sancıya neden olan uygulamalardır.

Bunlar ekonomiyi ve toplumu sancılı duruma getirmiştir.

2021 yılına bu durumda giriyoruz.

Umarım yeni yıl daha az sorun ve daha çok çözüm getirir.

YENİ YILIMIZ SANCISIZ VE KUTLU OLSUN.