"Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün tam bağımsız Türkiye'sinden; her yönüyle bağımlı, küresel rüzgarlarda savrulan, en kırılgan Türkiye'ye…
"Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün tam bağımsız Türkiye'sinden; her yönüyle bağımlı, küresel rüzgarlarda savrulan, en kırılgan Türkiye'ye…
Gerçekten ciddi bir yol katettik ama zirveye doğru değil, uçuruma doğru…
Mustafa Kemal, Kurtuluş Mücadelesi'ne start verdiği Amasya'da "manda ve himaye asla kabul edilemez" diyordu. Her yönüyle bağımlı olan Osmanlı'nın çöküşüne şahit olan bir lider olarak… Sanki 100 yıl önce bu tarihi biz yaşamamışız gibi, döndük yine o bağımlı günlere…
Bağımlılıktan bağımsızlığa doğru koşarken büyük bedeller ödememize rağmen, ilginçtir, bağımsızlıktan tekrar bağımlılığa doğru güle oynaya gidiyoruz.
Bağımsız bir devlet olarak milli çıkarlar doğrultusunda dimdik ayakta durmak var, bu güçle diğer ülkelerle sağlıklı ilişkiler kurmak var; bir de her tarafa taviz vererek günü kurtarma hesabıyla bir oraya bir buraya savrulmak var.
Başta Abdulhamit olmak üzere Osmanlı padişahlarının "tavize dayalı denge politikası" Osmanlı'ya faydası oldu mu ki Türkiye'ye faydası olsun?
Tavize dayalı denge politikasının hayırlı bir gelecek sunduğu bir ülke var mı tarih sahnesinde…
Türkiye, konum olarak dünyanın en stratejik merkezinde bulunuyor. Birçok küresel hesabın en odak noktasındayız.
Sovyetler Birliği'nin bulunduğu çift kutuplu bir dünyada, NATO'ya dahil olarak taraf olduk, ABD'nin yeşil kuşak projesine dahil olduk, doğu bloğuna karşı Batının ön cephesi haline döndük. Halbuki aynı ABD'nin her zaman büyük İsrail devleti amaçlı BOP hedefindeydik, Kürdistan, Ermenistan hedefindeydik.
Sahip olduğumuz başta petrol olmak üzere zengin madenlerimiz ABD'nin her zaman iştahını kabartıyordu ve yanında olduğumuz, stratejik kabul ettiğimiz ABD, bizim sınırlarımızı asla tanımamıştı.
Sovyetlerin inkrazından sonra, ABD gerçek yüzünü daha net göstermeye başladı.
ABD'nin lider olduğu tek kutuplu dünya, Afganistan, Irak, Libya işgallerine sahne oldu. Milyonlarca Müslüman katledildi, milyonlarcası da yerinden yurdundan edildi.
Ve maalesef bütün bu BOP işgallerinde Türkiye de ABD'nin yanında yer aldı. Esasen ABD'ye bağımlı Türkiye'nin bu BOP yardımcılığı, kendi etrafındaki kuşatmayı daraltmadan başka bir işe yaramıyordu.
ABD'nin BOP hedefinde 22 İslam ülkesinden birisi de Türkiye idi. Esasen Prof. Dr. Haydar Baş'ın 1991 Körfez Savaşı başladığında söylediği gibi "Asıl hedef Türkiye" idi.
Yıl 2005, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli (MEM) ilk uluslarası kongreyle dünyaya tanıtıldı.
2006, Rusya MEM'i 3 yıllık kalkınma planına aldı.
2008, Rusya ve Çin arasında MEM'e ait olan Milli Paralarla Ticaret ilk kez uygulanmaya başlandı.
27 Şubat 2013 Prof. Dr. Baş Rusya Duma'sına davet edildi ve 6 saat MEM oturumu yapıldı. Rusya bu toplantıdan sonra MEM'i tümüyle uygulama kararı aldı.
Bundan 1 hafta sonra 5 Mart 2013 tarihinde Çin Ulusal Halk Kongresi toplandı ve Çin Devlet Başkanı'nın açıklamasıyla MEM Çin'in ekonomi politikası olarak ilan edildi.
Artık dünya tek kutuplu değildi, Rusya ve Çin de birer kutup olmuşlardı. Hatta Kapitalizmi çöken ABD'ye karşı elleri daha güçlü olan birer kutup…
Türkiye başlangıçta ABD'nin yanında olma kararı aldı ama Rus uçağının düşürülmesinin acı faturası ve ardından da 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye'nin Rusya'ya yakınlaşmasına neden oldu. Fakat yine Osmanlı gibi tavize dayalı denge politikası güdülerek…
Şimdi ne ABD'den vazgeçebiliyoruz, ne de Rusya'dan… ABD'nin dolarına muhtacız, Rusya'nın doğalgazına, hava savunma sistemlerine… Her ikisini de idare etmek zorundayız ama bunda süreklilik olabilir mi? Elbette sürdürülemez.
ABD'ye olan bağlılığımız NATO kapsamında Rusya'yı tehdit ediyor; Malatya'daki ABD radarı Rusya'yı tehdit ediyor; ülkemizdeki 40'ı aşkın NATO üssü Rusya'yı tehdit ediyor; Ukrayna ve Kırım politikamız Rusya'nın tam tersi, Suriye politikamız Rusya ile örtüşmüyor.
Rusya'dan S-400 almamız ABD'yi ve NATO'yu tehdit ediyor, ABD'nin, BOP kapsamına aldığı Türkiye üzerindeki planlarını alt üst ediyor; Türk Akımı projesi ABD'nin doğalgaz politikasını tehdit ediyor.
Kısaca iki arada bir derede kalmış vaziyetteyiz.
S-400 alsak, Papaz Brunson meselesinde yaşadığımız dolar sopasıyla terbiye yöntemi devreye girecek, almayıp Rusya'ya hayır desek, Rus uçağının düşürülmesinin sancılarını hala çekiyoruz.
İdlib bölgesini Rusya'nın garantörü olduğu Suriye yönetimine versek ABD ayağa kalkar, ABD'nin kontrolündeki bölgeye dahil etsek Rusya ayağa kalkar.
İlelebet o bölgede kalamayağımız da kesin, peşinde koştuğumuz herkes bizden bir adım bekliyor.
İşte birilerine bağımlılık böyle bir şey…
Ne tam olarak senden istenileni yapabilirsin, ne de yaptıklarınla onları tatmin edebilirsin.
Bu sebeple Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni tam bağımsızlık esasına göre kurmuştur. Ve hiçbir ülkeden bir kuruş borç almadan ülkeyi yönetmiştir.
Hangi açıdan bakarsanız bakın, bugün Atatürk'ün çizgisini devam ettiren bir tek siyasi hareket var, Prof. Dr. Haydar Baş'ın genel başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisi…
Sayın Baş'ın modelinde geçen Milli Para ile Türkiye'nin 1 kuruş borç almasına gerek kalmayacaktır.
Madencilik ve enerji politikalarıyla da yüzde 100 yerli enerji ve hammadde kaynaklarına ulaşacağız.
Yani ne AB, ne ABD, ne Rusya, ne Çin, tam bağımsız Türkiye anlayışı yaşanacak.
Ya ABD, ya Rusya çözüm değildir; hem ABD hem Rusya da bugün olduğu gibi çözüm değildir.
Tek çözüm Milli Ekonomi Modeli ile Prof. Dr. Baş ile tam bağımsız bir Türkiye'dir.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.