Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 3. çeyrek büyüme rakamını yüzde 1,6 olarak açıkladı. Bu haliyle bile bakıldığında geçen yılın 3. çeyreğinde yüzde 11,5 olan büyüme 1,6'ya kadar düşmüş vaziyette…
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 3. çeyrekte yüzde 1,1 düştü. Buna göre aslında 1,6 büyüme değil, 1,1 daralma var. Ekonomistler 4. çeyrek ve de önümüzdeki yıl için daha karamsar bir tabloyu işaret ediyorlar.
İngiliz Financial Times gazetesi, TÜİK'in açıkladığı büyüme rakamlarını "Türkiye'de para birimindeki kriz yüksek enflasyon oranını tetikledikten ve tüketici talebini azalttıktan sonra 3. çeyrekte ekonomik büyüme yavaşladı. Böylece ülkenin resesyona (durgunluk) girme ihtimali arttı" şeklinde değerlendirdi.
Bu değerlendirmeden sonra dolar kuru yükselmeye başladı ve 5,39'lara dayandı.
Son zamanlarda giren yabancı paranın İngiliz fonlarından temin edilmesi, bir İngiliz gazetesinin en ufak bir değerlendirmesini döviz kurlarında belirleyici yapabiliyor. Türkiye "Kırılgan Beşli içerisinde en kırılganı" olarak boşuna ifade edilmiyor. İngiliz gazetesi değerlendirmesine şöyle devam ediyor:
"3. çeyrekte ekonomi çeyrek bazında yüzde 1.1 küçüldü, bu da teknik olarak ülkenin ekonomik durgunluğa girdiği şeklinde yorumlanabilir. Ekonomistler gelecek yıl Türkiye'nin durgunluğa girmesini bekliyor. Moody's kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye ekonomisinin 2019 yılında yüzde 2 küçülmesini bekliyor."
Türkiye'deki ekonomistler de benzer değerlendirmeleri yapıyorlar.
Ekonomist Haluk Bürümcekçi, "Son çeyrekte yüzde 3-4 aralığında daralma muhtemel göründüğünden, yılın yüzde 2-2.5 aralığında bir büyümeyle kapatılması söz konusu olabilir. Gelecek yılın büyümesini ise yüzde 1 civarında öngörmekteyiz ancak bu tahmin üzerinde de riskler aşağı yönde devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
Büyüme rakamıyla ilgili ekonomist Atilla Yeşilada şunları söyledi: "Ekonomik tabirle buna çakılma diyebiliriz. Elimizdeki veriye göre, son çeyrekte 1.1 daralmışız… Vatandaş geleceğe dair umudunu kaybetti. Bankalar artık kredi vermiyor ve ekonominin çarkları dönmüyor. Bir de korku felci yaşıyoruz. Konkordato haberleri geliyor. Kimse kimseye mal sevk etmiyor, çek alıp vermiyor. Şirketlerin kaçı hayatta kaçı suni solunumda bilmiyoruz. Ne kadar batık kredi var bilmiyoruz. Tamamen karanlıktayız. Hükümet ve meslek kuruluşları bu konularda bilgi saklamayı marifet sanıyor."
Halk Yatırım Araştırma Direktörü Banu Kıvci Tokalı, "Yaz döneminde yaşanan finansal dalgalanma ve öncesinde parasal sıkılaşma adımlarının gecikmeli etkileri, yılın 3. çeyreğinde büyümede beklenen yavaşlamayı gösterdi. 3. çeyrekte sanayi katma değerindeki artış yüzde 0.3 ile sınırlı kaldı. Son çeyrekte daralma görülebilir" dedi.
QNB Finaninvest Başekonomisti Burak Kanlı ise, "3. çeyrek büyümesi iktisadi faaliyetteki yavaşlamayı ortaya koydu" ifadelerini kullandı.
Siyasilerimiz her ne kadar stagflasyona girmiyoruz deseler de, açıklanan büyüme rakamları ve bu rakamlarla ilgili yurt içinde ve yurt dışında yapılan değerlendirmeler, aynı ekonomik anlayışla devam edilmesi durumunda stagflasyonun kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Bu arada, cari açık rakamları da açıklandı. Merkez Bankası'nın açıklamasına göre, cari denge Ağustos ve Eylül ayları gibi cari fazla verdi. Zaten bu atmosferde beklenen de bu idi.
Cari fazla Ekim'de 2 milyar 770 milyon dolar, 12 aylık cari açık ise 39 milyar 403 milyon dolar olarak gerçekleşti. Peki, bu 3 ay üst üste verilen cari açık Türkiye ekonomisinin iyiye gittiğinin işareti mi? Elbette ki hayır… Detayları ekonomist Atilla Yeşilada'dan aktaralım:
"Enflasyondaki düşüşün nedeni ekonomi politikaları değil. Enflasyon düşüyor doğru çünkü mal ve hizmetlere talep kalmadı. Sene başında en zengin şirkette çalışan bile yüzde 10 zam aldı. Ama enflasyon yüzde 25 oldu. Harcayacak para kalmadı ki. Niye cari açık daralıyor derseniz artık ithalat yapacak paramız kalmadı. Üretim için şart olan ara maddelerde ithalat yüzde 18 daralmış. Makina techizat yüzde 50 daralmış. Bu gerekli mineral ve vitamin alınmadığını ilerde ayağa kalkılamayacağını gösteriyor."
Yani verilen cari fazla, üretimi ithalata dayalı olan ülkemizde ileride hiç üretimin yapılamayacağını gösteriyor. Piyasada hiç tüketim olmazsa enflasyon sıfır olur, hiçbir dış ticaret yapılmazsa da cari açık sıfır olur. Peki, mevcut koşullarda bu iyi bir şey midir?
Bu, ekonomik olarak ölmek demektir.
"Peki, sağlıklı olarak cari fazla nasıl verilebilir, enflasyon nasıl sıfır olabilir?" diye merak edeniniz varsa Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ne bakmanızı tavsiye ederim.
Paranın emek ve üretim karşılığı basıldığı, üretim ve tüketimin bu parayla yapıldığı, üretimde kullanılan girdilerin yerli kaynaklardan karşılandığı bir ekonomi cari fazla verir.
Senyoraj gelirinin sosyal devlet projeleri için kullanıldığı, üretimin de devlet eliyle verilen sıfır faizli krediyle sağlandığı, bu şekilde üretim-tüketim dengesinin sürekli sağlandığı bir ekonomide enflasyon sürekli sıfır olur. Fazlasını ifade etmeyelim, Model'i alın okuyun.
İşte bu sebeple, "Bu işi Prof. Dr. Haydar Baş ve Kadrosu yapar."