Anamur, Bozyazı ve Aydıncık açıklarında kurulması planlanan balık üretim çiftliklerinin sayısı şimdilik yedi, ama gelecek yıllarda bu sayının yetmişe çıkma olasılığı yüksektir.
Balık üretim çiftliklerinin bölgemiz kıyılarında kurulacak olması Anamur, Bozyazı ve Aydıncık halkını oldukça rahatsız etmektedir.
Kapitalizmin son yüz yılda çevreye verdiği kirlilik o kadar fazla ki!
Her yıl Dünya denizlerine beş milyon ton yalınız plastik atık bırakılıyor.
Bir milyon tondan fazla suni gübre atığı sel suları ve yer altı suları ile denizlere taşınıyor.
Yüz binlerce ton kimyasal atık sulara karışarak denizlere gidiyor.
Petrol ve diğer atıklarda göz önüne alındığında denizlere taşınan atık milyonlarca tonu buluyor. Bunların Akdeniz de elbette payını alıyor.
Güney ve Orta Avrupa, Batı Asya, Kuzey Afrika ülkelerinin bütün kimyasal ve katı atıkları akar su ve yer altı suyu ile Akdeniz'e taşınmaktadır.
Bölgemizde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali ve Termik Santralin yaratacağı kirlilik az gelmiş olacak ki, şimdi de Akdeniz'de balık üretim çiftliklerinin kurulması için birkaç şirket girişimde bulunmuş.
Emperyalizm tarikatları kullanarak dinimizi kirletti.
Yoz ve gerici kültürleri görsel ve yazılı medyayı kullanarak dilimizi, kültürümüzü kirletti.
Düşüncelerimizi kirletti.
Bizi, biz olmaktan çıkartarak kendimize yabancı hallere getirdi.
Sıra beş kuruşluk ekonomik çıkar uğruna denizimizin daha çok kirletmeye gelmiş olacak ki, balık üretim çiftliklerinin kurulması gündeme geldi.
Balık üretim çiftliklerinde balıkların, beslenmesinde kullanılan yemlerin atıklarının denizi kirletmesi ve başka nedenler bölgemizde deniz turizmini ve kıyı turizmini olumsuz yönde etkileyecektir.
Bir de şu var ki, Akdeniz havzasında büyük denizlerle olan bağlantısının dar alanda olması, Akdeniz'in büyük denizlerle olan su dolaşımı çok fazla değildir. Akdeniz'in kirletilmesi ki, çok yoğun şekilde kirletilmektedir, deniz hayatının ileri de tamamı ile yok olmasına neden olabilecek derecede yüksektir. Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Batı Asya'nın bütün sanayi, tarımsal atıkları akarsular ve yer altı suları yolu ile Akdeniz'e akmaktadır.
Balık üretim çiftlikleri bu kirlenmeyi belirli oranda ve olumsuz katkı sağlayarak hızlandırcaktır.
İlimizin 321 km.lik sahil şeridi ve değeri ölçülemeyecek güel kıyısı var ve başka kıyı bölgelerine göre de oldukça temizdir.
Balık çftlikleri bu kıyılardan bir buçuk km. açıklarda ve otuz metre derinliğe sahip olan yerlerde kurulabiliyor.
Bir çiftlik yüz dönümlük bir alana kuruluyor. Çiftlik sahibi de 2009 yılı değerlerine göre dönüm başına hazineye yılda iki bin lira kira bedeli ödüyor. Yani bir balık çiftliğinin 2009 yılı değerlerine göre, çiftlik sahibinin hazineye ödediği yıllık kira bedeli iki yüz bin Liradır.
Bu çiftliklerde üretilen balıklar asla organik değildir. Çünkü verilen yemlerde GDO'lu soya ve mısır katkısı bulunmaktadır.
Muğla ve çevresinde kurulan çiftlikler çevreyi yıllarca kirlettiğinden oralarda gösterilen tepki sonucunda oradaki çiftlik sahiplari ayrılmak zorunda kaldılar.
Balık çiftliklerinin bu güne kadar dokuz olumsuz tarafı tespit edilmiştir:(*)
1-Balıklar GDO'lu yemlerle besleniyor.
2-Bilim adamlarına göre balıklrın besin değerleri güvenilir değildir.
3-Balıklar çiftliğin birinden alınıp diğerlerine verilerek büyütülüyor. Çiftliklerde ton ve somon balıkları yetişkin hale gelinceye kadar kendi ağırlıklarının üç katı yem tüketirler. Bu yemlerin üretiminde ançuez ve ringa balıkları kullanıldığı için bu iki türün soyları gittikçe tükenmektdir. Bu iki türün soyu tükenince de balina, yunus, fok balığı, ayı balığı, levrek ve somon balıkları ile albtros ve penguen kuşlarının aç kalma riskleri artmaktadır.
4-Balıklar da acı ve stresi hisseder. Yani çiftlik balıkları daima stres ve acı ile karşı karşıya kalmaktadır.
5-Çiftlik balıkları aynı zamanda iyi bir hastalık taşıyıcısıdır. Bu durumda diğer balık türlerine sağlık bakımından zarar verir.
6-Balık çiftlikleri toksin doludur. Bu ekosisteme zararlıdır.
7-Çiftliklerden kaçan balıklar diğer balıklara zarar vrerek ekolojiyi tehdit etmektedir.
8-Çiflikte balıklar tüm hayatlarını kendi dışkılarının içinde sürdürüyor. Bu dışkılar suyun oksijen oranını düşürmektedir.
9-Balık çiftliklerinin çevreye verdiğizarar dikkate alındığında, kazanç değil, zarar ettirdiği anlaşılmaktdır.
Balık çiftliklerinde balıklara verilen yemlerin % 45'ini balık unu, %10'unu balık yağı, kalan kısmı soya, mısır ve vitaminlerdir. Bildiğiniz gibi mısır ve soya GDO'lu ürünler.
Balık yemi ham maddesinin %80'i yerli, %20'si de ithaldır.
Denizi tehdit eden bu çiftliklerin ilimiz sınırları içerisinde ve diğer yerlerlere kurulmasına izin verilmemelidir.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.