16 Nisan 2016'da yapılan ve referandumda onaylanan anayasa değişikliği ile parlamenter cumhuriyet yönetiminden başkanlık yönetimine geçtik.
Yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı, fakat birbirini denetleyen bir sistem güçler ayrılığından, başkanlık sisteminde güçler birliği ilkesine dönüşünce, birbirini denetleyenler, başkanlık sisteminde devlet başkanına bağlanınca denetlenen duruma düştü ve bağımsızlığını da kayıp etti.
Hukukun üstünlüğü ilkesi, gücün üstünlüğü ilkesi haline geldi.
TBMM'sinde altı yüz milletvekili var ama devlet başkanının kanun gücünde kararname çıkarma, meclisi fesh etme, yargı üyelerini atama yetkisi var. Kısaca başkanlık sistemi ile tek adam yönetimine geçtik. Bizler de devletin eşit olmayan yurttaşları.
Ekonomide kriz yok deniyor.
Enflasyon yüz metre koşusunda. TÜİK'e göre, tüketici endeksi %24,5, üretici endeksi %46'nın biraz üzerinde. Toplumda etnik ve inanç ayrıştırması kısa mesafe koşusunda.
Eğitim öğrencileri ahiret günü sınavına hazırlıyor.
Sevgi tatilde yerini kin ve nefret duyguları doldurmuş.
Cesaretin koltuğunda korku kurulmuş oturuyor.
Herkes birbirinden çekiniyor, konuşamıyor, derdini anlatamıyor.
Adalet, ahlâk, dostluk, dayanışma kavramalarının tatilden ne zaman döneceği belli değil.
Abdülhamid zamanın nesilleri görev başında aralıksız mesai yapıyor.
Sanırsınız Osmanlı'nın son yılları mezarından çıkıp gelmiş.
Hazine ve Maliye Bakanı Türkiye ve ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen Dokuzuncu Türkiye Yatırım Konseyinde konuştu. Burada yaptığı açıklamada "Yeni Ekonomi Programı (YEP) kapsamında kurulan Maliyet Dönüşüm Ofisi için Uluslar arası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik." dedi.
Adı geçen şirket On Altı Bakanlığın temsilcilerinin bulunduğu ofiste ekonomik danışmanlık yapacak.
Bunun anlamı "Biz ekonomiyi yönetemedik, buyurun bize akıl verin de yönetelim." Demek değil midir? Yani ekonomi McKinsey'e emanet.
Bundan vazgeçildiğini açıkladılar. Fakat gerçekte bu şirket zaten denetim görevini 2017 yılı Şubat ayından itibaren yapıyormuş.
McKinsey Nedir?
McKinsey, Rockefeller ve Rothschild (Siyonizm) bağlantılı bir Kamu Danışmanlığı Şirketidir.
Bu şirket ne işi mi yapıyor?
İMF'nin borç vermediği ülkeleri borç almaya hazır hale getirir.
Danışmanlık yaptığı ülkelerin varlıklarını özelleştirme yolu ile sattırır.
(Ülkemizde Varlık Fonunda bulunan Şirketlerin geleceğine dikkat ediniz.)
Satışlardan kaynaklı sanal ve geçici ekonomik canlanma ile FED destekli mali yardım alınmasını sağlar.
Sanal krizden çıkış bahanesi ile ülkenin kredi notunu arttırır ve İMF'den kredi talep eder.
Satacak varlığı kalmamış olan ülkelere ağır şartlarda İMF'den kredi sağlar.
Netice de ülkeleri kapitülasyonlarla iflasa doğru sürükler.
Ülkemizde ekonomi ABD'nin kontrolüne verildi.
Adalar Yunanistan'a,
Yalılar Katar'a,
Topraklar İsrail'e , fabrikalar ve haberleşme Araplara satıldı.
Sokaklar Suriyelilerin kontrolüne geçti.
Ülkemizde 81 milyon nüfusun 56 milyonu yoksul ve açlıkla mücadele ediyor.
Sayıştaya göre sarayın 2017 yılında ortalama günlük masrafı bir milyon sekiz yüz bin Lira. Yıllık masrafı ise altı yüz elli sekiz milyon iki yüz kırk bin liradır.
Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'da çıkmış partililere 31 Mart 2019 yerel seçimlerini kast ederek: "Seçimde propaganda yaparken sağın dilini kullanınız."Diyor.
Sağın dilini kullanarak sağdan CHP'ye oy alacağını sanıyor.
Sağ CHP'ye nasıl bakıyor bundan haberi yok her halde.
Bu ülke kısa aralıklar dışında 14 Mayıs 1950 tarihinden günümüze kadar sağ partiler tarafından yönetilmedi mi? Bu durumlara o partilerin sayesinde gelmedik mi?
Bazı alanlarda da birinciliklerimiz var.
Kadın cinayetlerinde, ceza evlerindeki gazeteci sayısında dünya birincisiyiz.
Toplumdaki sosyal sınıflar arasında farklılıklar uçurum haline geldi. Bu alanda da Avrupa ülkeleri arasında ilk sıralardayız.
Toplumun yüzde onu lüks içerisinde yaşarken ezici çoğunluğu olan yüzde doksanı ekonomik sıkıntılar içerisinde yaşamak zorunda kalıyor.
Eğitim:
Ülkede siyasilerin büyük çoğu çocuklarını yurt dışında modern okullarda okuturken, vatandaşların çocukların eğitimini imam hatip liselerinde yapmalarını istiyorlar.
Üretici ile Pazar fiyatları arasındaki uçurum:
Üreticiden, özellikle meyve ve sebzede bir birime alınan bir mal pazara çıkarıldığında tüketiciye ulaştığı zaman en az beş katına satışa sunuluyor.
Üretici de tüketici de böylece zarara uğratılıyor.
İşte ülkemiz bu hallere düşürülmüş.
Ahmet Yılmaz
26 Kasım 2018 Pazartesi..